Dünyanın en önde gelen sanatçılarına sorulur; “Sanata ne zaman başladınız?” diye.Verilen yanıt hep “Çocuk yaşta, daha ilkokula gittiğim yıllarda”dır. Verilen yanıtlar bize biraz abartı gibi gelir. Örneğin Picasso üç yaşında resimle tanışmıştır. Ciddi anlamda da beş yaşında başlamıştır. Mozart’ta üç yaşında müzikle tanışmış, dört yaşında ilk konserini vermiş. Hatta ilk bestesini yaptığı da söylenir. Bizde Suna Kan, İdil Biret, Fazıl Say gibi dünyaca tanınmış sanatçılarımızda dört, beş yaşlarında başlamışlardır.
Biz genel olarak kendimiz sanatla ilgilenmediğimiz için çocuklarımıza da sanatla ilgilenme ortamı vermeyiz. Duvarları, her yeri boyar, üstünü başını kirletir gibi mazeretlerimizde olur.Resim ödevini yapan çocuğa aile; “Resim yapmayı bırak ders yap!” diyerek resim dersini ders bile saymıyor. Eğitim sistemimiz de imtihanlar, kurslar nedeniyle pek sanatla ilgilenme fırtası bırakılmıyor. Bir de eğitimimizde sanatla ilgili derslerde kısıtlı yani az saat ayrılıyor ve edebiyat gibi alanda müfredat itiçi, edebiyata ne okur olarak ne de edebiyatçı olmaya ilgi uyandırmıyor. Çoğu zaman da öğretmen bulunamadı gibi gerekçelerle resim ve müzik derslerinde matematik dersleri yapıldığı anlatılıyor. Kısaca eğitim sistemimizde sanatın yaratıcılığı geliştirildiği daha algılanamıyor.
Önce gelişmiş ülkelerin eğitimde sanata önem verdiklerini ve sanatçı evlatlarıyla ülkelerini tanıttıklarını, icatların hepsinin temelinde yaratıcılığın olduğunu, onunda çocuk yaşlarda başladığı kabul etmeliyiz. “Sanatın eğitimde yerini alamamış ülkeler demokrasiyi de yaşayamazlar” denilmesi de boşuna değildir. Ünlü sanat adamlarımızdan Muhsin Ertuğrul “Çocuklarımızı önce sanatla, edebiyatla tanıştıralım mühendis mi olacak doktor mu olacak yine olsun!” der.
Öğrencileri önce sınıf içersinde yeteneğini sınayacak sanat etkinlikleri yapılması gerekir. Daha sonra okulda sınıflararası etkinlikler. Biz ona okul içi etkinlikler diyoruz. Bundan sonra kent etkinlikleri başlar. Onu da kentin sanat kurumu, sivil sanat örgütü gerçekleştirir. Öğrencinin ya da çocuklar, gençler arasındaki yeteneklerin kent sanat ortamına taşınması, kent sanat çevresinde özendirilmesi, teşvik edilmesi gerekiyor.
Ülkemizde öğrenci etkinlikleri Eskişehir Sanat Derneği’nin uygulamalarıyla yaygınlaşmaya başlamıştır. Derneğin ilk gerçekleştirdiği öğrenci etkinliği Lise Öğrencileri Öykü Yarışmasıdır. 2002 yılında Avrupa Genç Edebiyat örgütü tarafından “Eskişehir Avusturya’nın Grez kentinden sonra Avrupa’da liselilere ikinci öykü yarışmasını gerçekleştirmiştir” denilmiştir. Eskişehir Sanat Derneği ödül törenlerini etkinliklere dönüştürmüş Zeynep Aliye gibi daha öğrenci iken edebiyata başlamış yazarlarla öğrencilerin tanışını gerçekleştirmiştir. Öykü yazmaya ilköğretimde başlanması ya da alt yapısını hazırlamak için ilköğretim öğrencileri arasında “Anı Yazma” yarışmasını başlatmıştır. Eskişehir Sanat Derneği şimdi projenin üçüncü adımını öğretmenler arasında şiir, öykü, anı yazma yarışmalarını da düzenleyerek “Yazan, ilgili öğretmen” projesiyle “Eskişehir’de Sanatı Yaygınlaştırma ve Geliştirme Projesi” ni hayata geçilmiştir. Bu, bugünü ve geleceği planlamadır. Eskişehir Sanat Derneği Avrupa’da uygulanan tarama projesini de önümüzdeki günlerde uygulamaya başlayacaktır.
Eskişehir Sanat Derneği’nin öğrenci etkinlikleri Ana okul öğrencilerinden üniversite öğrencilerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Ana Okulları Nasreddin Hoca Masal Şenliği, İlköğretim Anı Yazma, şiir, karikatür,resim, öykü yarışmaları, Piyes Şenliği, Koro Şenliği. Liseler şiir, öykü, fotoğraf, karikatür,resim yarışmaları, Tiyatro Şenliği, Kısa Film Şenliği, Koru Şenliği, Şiir Şenliği, Öykü Şenliği. Üniversite öğrencileri Genç Heykel, Baskıresim, resim,karikatür sergileri.
Bu günler başvurusu yapılan Sakarya Gazetesi ile Eskişehir Sanat Derneği’nin düzenlediği “İlköğretim Pertev Ertün Karikatür Yarışması”, Eskişehir Lions Kulübü ile “Lise Öğrencileri Gelişen Eskişehir konulu Fotoğraf Yarışması” ve yine Sakarya Gazetesi ile “9. Eskişehir Liselerarası Tiyatro Şenliği” var.